28 Mart 2015 Cumartesi

Ananem Kamile Yapıcı, dedem Mahmut Yapıcı

Canım anneannem,
Yazları ve bazen yıl ortasında tatil olunca gidilecek tek yerimizdi eviniz. Eviniz hep aynı o yeşil yağlı sabun kokusu, hani o beni en küçücük halimde hissettiren, sevgi dolu, şefkat dolu bir yuvada hissettiren anneanne dede kokusu kokardı. Tertemiz. Herşey yerli yerinde . Bir de mutfak kokusu. Baklava kokardı dolma kokardı lahmacun kokardı. Ikınıze de ılk gordugum anda sıkı sıkı sarılışlarım en az yarım saat kucağınızdan kalkmayıslarım. Öperdim öperdim..
Nerden bu sevgi bu düşkünlük?
Çok özlerdim. O varoluşunuzun verdiği güven hissi, o konuşmalarınızdaki sevgi dolu hitap..
Bizi siz büyüttünüz. Bunu hep derdiniz. Ben hatırlıyorum. Anneannem i annem den ayırt etmedim.

Annem ve ailesinde çok belirgin bir karateristik özellik var. Hepsinde asabiyet önemli farkedilir bir özellik ancak bir o kadar da çabuk mutlu olma, şen kahkahalar.. Anneannem dedem hep bir dert yanardı anneme ama ne olduğunu anlamaz bilmezdim pek. Çocuklarından yakınlarından olduğunu sonradan anlardım. Her ne kadar dertli olsalar da bir araya gelince kuzu sarması olma durumlarını da ayrıca bildiğimden sallamazdım.

Dedem bizim rutin ısrarlarımız üzerine  ananemle istanbul a geldiği zaman çok hastalandı. Zaten koah hastasıydı. Makinesine bağlardı burnuna taktığı hortumlardan oksijen alırdı. Süreyya paşa hatanesine epey gitti geldiler hatta dedem orada kaldı. Azıcık iyi olunca dedem ananem daha çok makinasından ayrı kalmasın diye uçağa binip Antep e döndüler.
Aradan 3-4 ay sonra dedemi kaybettik.

Anneannem de Mervenin düğünü için geldi. Düğünün ertesi günü gece tuvalette düştü ve sonra daha uzun kalmas gerekti, belki bu bir vesile idi aradan 1 hafta geçmeden çok hastalandı. Annem onu doktora çok götürdü getirdi ancak ameliyattan başka çaresi yoktu. Ameliyat oldu bu sefer de geçici stand in çıkmasını beklemesi gerekliydi. O arada ben Can ı doğurdum. Ve anneannem oldukça rahatsız olduğundan dolayı yani eve gitmek istediği için acilen ameliyat olup gitmek istiyordu. Ama annem o zaman diliminde Can ın hastanede geçirmek zorunda kaldığımız uzun sarılık mevzusundan dolayı çok bölünmüştü. Öyle bir anda kaybettik ki anneannemi, herkes yaşadığı yola odaklanmışken o yolunu almış gitmiş oldu.. Anneannem maalesef yanlız kaldı.. Anneannemin kırgın ve küskün olduğu o kadar çok yakını vardı ki..son günlerinden habersiz her sabah kahvaltıda her oturuşta bunu mutlaka dinlerdim onun ağzından. İçliydi , kırgındı..aranmamaktan sorulmamaktan..uzaklarda olan kardeşinden, yakınında olan kardeşinden, oğlundan, torunlarından..bir keresinde benimle de tartışmıştı. 9 aylık hamileydim. Onun kendini bizim yanımızda yanlız ve terkedilmiş hissedip bizi görmezden gelişine alınmıştım ve ona kırıldığımı söylemiştim. O da ben ona böyle dedim diye alınmıştı..canım benim. Sen hiç yalnız değildin ki biz hep yanındaydık..uzak da olsak seninleydik..bak şimdi de yalnız değilsin..

Hayattayken özellikle büyüklerimizi kırmamamız onları incitmemek için uğraşmamız bizi biz yapan, insan yapan en önemli tavır olmalı. Hayat tarzı olmalı bu ve bizim onlarsız olamayacağımızı bilmek. Evet, en yakınımız dahi olsa bazen büyüklerimizi mutlu etmek zor olabiliyor gerçekten ama bizim elimizden geleni yapmamız hatta zorlamamız gerek. Her ne kadar büyümüş de olsak onlar hep daha büyük daha tecrübeli kalacak ve şu bir gerçek ve aynı zamanda önemli bir detay ki bizde çok fazla emekleri var. Onlara borcumuzu ödeyemeyiz ama vefa göstererek hem onları mutlu ederiz hem de aynı saygı ve sevgiyi bir gün küçüklerimizden de biz görürüz.
Yani sözün kısası ve hep geldiği yer, Ne ekersek onu biçeriz..

Saygıyla

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder