21 Kasım 2015 Cumartesi

22 kasım tiyatro günü

Bu gece birden bire aklimda yanan bir lamba seninle kayda deger bir aktivite yapma hissini ve aksiyonunu dogurdu bende. Yatmaya yakin bir saatte sen kucuk bir cocuk ordan oraya kosarken karsima aldim ve sekillerle ilgili bir aktivite yaptik. Ancak her zaman oldugu gibi yine dikdortgende takildin baktin bilemiyorsun sikilip biraktin aktiviteyi.
O zaman canim cok sikildi.
Boyalarini alarak seni aklimca cezalandirdim sonra onlari senin gozunun onunde cope atiyomus gibi yaptim hizimi alamayip bir de seni bir daha oyun oynamayacagimla cezalandirip yataga koyup kendimi de bir odaya kapaytim. Dikdortgeni bir an olsun gosterememen beni her nedense cok ama cok uzdu. Cok sacma bir sebep biliyorum. Ustune gidip beni cagirman uzerine tekrar kitsp acip sana sekilleri gosterdim. Bana tekrar bikdigini gostermen icin sans verdin ama yine olmadi :( bu sefer ben uzulmim diye buldun gosterdin ama bu seFer de sayilari bilemedin :(
Ah kuzum
Anen boyke takintili
Ben neysem cocugum da o olur tembel davranirsam cocuk ne yapsin unutmus bir de ben uzulmim diye cirpiniyor
Yatagina joydum seni ve artik buyudugunu ve dikkatli ogrenmen anneni dinlemen gerektigini guzel bir dille anlattim sana
Yatarken korktugunu soyledin
Iceride yesil bir hayalet oturuyormus
Gittik baktik senle daha bir aska gelip bagirarak anlatmaya basladin yok onlar guldurmek icin masallarda olur vs vs ama yine tirim tirimdin kuzum benim :)
Sana kucuk bir hayal kurdurdum
Dikkatini british kedisine yani minnos a yoneltip kucaginda uyudugunu hayal ettirdim
Hayalinde ona sarilip uyudun :)

Can kuzum benim
Bu anen deli
Ama sana tapiyor
Oluyor
Bitiyor
Deliriyor

Sen hep en iyi ol en guzel en temiz ve sansli ol diye canini veriyor
Kuzum
Herseyim
Candemirim

6 Nisan 2015 Pazartesi

Uyku düzenini asla sağlayamayan anne 'ben'

çalışmıyorum ve çocuğumla yatıp çocuğumla uyanıyorum. Kuş taşa değerse ' belki hayatımda bir iki defaya mahsus ' gece ondan sonra oturup bir şeyler izleyip yemişliğimiz vardır karı koca olarak ama genel anlamda şu resimde gördüğünüz üzere birlikte güne kapanışı yapar birlikte güne merhaba deriz.
Neden mi ?
Bence neden olarak şunlar,
Gündüz uykusunu geç ve uzun alması, asgari 2 saat yatar çoğu zaman 3 saat ve eğer arabayla gezintiye veya pusetine rast gelmediyse 3 ten önce yatmaz. Bu demek olur ki akşam en geç 6-7 sulatında uyanır. Eh bu saatte uyanan çocuk haklı sebeplerle gece 11:30 - 12 de uyuması bile mucize bence.
Hee ben bunu neden nasıl düzeltemiyorum işte asıl soru da o ya.. Bunun cevabı yok. Gunduz 11:30 12 de de uyudu ancak yine gece 10:30 da önce yatmadı. Ne yapsak ne etsek gece birlikte yataga girsek de , en az 2 saat uyuyamama ile geçer yatakta direnir.. Gece uykuya dalmada onun tınısını frekansını yakalayamama gibi bir eksikliğim olduğunu düşünüyorum velhasıl babası veya anaannesine denk gelir de benim yokluğum söz konusu olursa bu iş çok daha kolay oluyor. Demek oluyor ki diye düşünüyorum, Can ın uyumadan önce benden beklentisi var ve ben onu karşılayamıyorum. Ah şu elini göğsüme sokmaları yokmu uyku zamanı ve yemek zamanında olmazsa olmazı. Engel oluyorum hatta hiç usanmadan anlatıyorum ama 9 aydır yapmakta olduğu bu hareketi bıraktığı gün bir nişan takacağım alnıma 😄
Efendim netice itibari ile ne yaptım? Çocuğumu olabildiğince serbest bıraktım uykusunun geldiğini anladıkça artık onunla temaslarımı iyice azaltıyorum, benden sevgi ve şefkat beklentisi varsa çok kısa karşılıyorum ve uzaklaşıyorum. Bu koşullar altında o da huzurlu oluyor ben de.. Çünkü istemeye istemeye zorla uykuya dalması bunu mecburmuş gibi robotmuş gibi gerçekleştirmesi nedendir bilmem ' zorlasam beklesem rahat edeceğimi bilsem de ' bana soğuk ve uzak geliyor. Yapamadım yapamıyorum.
Yöntemi heüzkeşfedememekle birlikte ona bıraktım ve devam ediyorum..
Bulduğum zaman mutlaka yazacağım..
Tatlı rüyalar..


Can nın tam uykuya geçmeden evvel dediği söz ile,
' anne, örtümü tak ' 💗


28 Mart 2015 Cumartesi

Ananem Kamile Yapıcı, dedem Mahmut Yapıcı

Canım anneannem,
Yazları ve bazen yıl ortasında tatil olunca gidilecek tek yerimizdi eviniz. Eviniz hep aynı o yeşil yağlı sabun kokusu, hani o beni en küçücük halimde hissettiren, sevgi dolu, şefkat dolu bir yuvada hissettiren anneanne dede kokusu kokardı. Tertemiz. Herşey yerli yerinde . Bir de mutfak kokusu. Baklava kokardı dolma kokardı lahmacun kokardı. Ikınıze de ılk gordugum anda sıkı sıkı sarılışlarım en az yarım saat kucağınızdan kalkmayıslarım. Öperdim öperdim..
Nerden bu sevgi bu düşkünlük?
Çok özlerdim. O varoluşunuzun verdiği güven hissi, o konuşmalarınızdaki sevgi dolu hitap..
Bizi siz büyüttünüz. Bunu hep derdiniz. Ben hatırlıyorum. Anneannem i annem den ayırt etmedim.

Annem ve ailesinde çok belirgin bir karateristik özellik var. Hepsinde asabiyet önemli farkedilir bir özellik ancak bir o kadar da çabuk mutlu olma, şen kahkahalar.. Anneannem dedem hep bir dert yanardı anneme ama ne olduğunu anlamaz bilmezdim pek. Çocuklarından yakınlarından olduğunu sonradan anlardım. Her ne kadar dertli olsalar da bir araya gelince kuzu sarması olma durumlarını da ayrıca bildiğimden sallamazdım.

Dedem bizim rutin ısrarlarımız üzerine  ananemle istanbul a geldiği zaman çok hastalandı. Zaten koah hastasıydı. Makinesine bağlardı burnuna taktığı hortumlardan oksijen alırdı. Süreyya paşa hatanesine epey gitti geldiler hatta dedem orada kaldı. Azıcık iyi olunca dedem ananem daha çok makinasından ayrı kalmasın diye uçağa binip Antep e döndüler.
Aradan 3-4 ay sonra dedemi kaybettik.

Anneannem de Mervenin düğünü için geldi. Düğünün ertesi günü gece tuvalette düştü ve sonra daha uzun kalmas gerekti, belki bu bir vesile idi aradan 1 hafta geçmeden çok hastalandı. Annem onu doktora çok götürdü getirdi ancak ameliyattan başka çaresi yoktu. Ameliyat oldu bu sefer de geçici stand in çıkmasını beklemesi gerekliydi. O arada ben Can ı doğurdum. Ve anneannem oldukça rahatsız olduğundan dolayı yani eve gitmek istediği için acilen ameliyat olup gitmek istiyordu. Ama annem o zaman diliminde Can ın hastanede geçirmek zorunda kaldığımız uzun sarılık mevzusundan dolayı çok bölünmüştü. Öyle bir anda kaybettik ki anneannemi, herkes yaşadığı yola odaklanmışken o yolunu almış gitmiş oldu.. Anneannem maalesef yanlız kaldı.. Anneannemin kırgın ve küskün olduğu o kadar çok yakını vardı ki..son günlerinden habersiz her sabah kahvaltıda her oturuşta bunu mutlaka dinlerdim onun ağzından. İçliydi , kırgındı..aranmamaktan sorulmamaktan..uzaklarda olan kardeşinden, yakınında olan kardeşinden, oğlundan, torunlarından..bir keresinde benimle de tartışmıştı. 9 aylık hamileydim. Onun kendini bizim yanımızda yanlız ve terkedilmiş hissedip bizi görmezden gelişine alınmıştım ve ona kırıldığımı söylemiştim. O da ben ona böyle dedim diye alınmıştı..canım benim. Sen hiç yalnız değildin ki biz hep yanındaydık..uzak da olsak seninleydik..bak şimdi de yalnız değilsin..

Hayattayken özellikle büyüklerimizi kırmamamız onları incitmemek için uğraşmamız bizi biz yapan, insan yapan en önemli tavır olmalı. Hayat tarzı olmalı bu ve bizim onlarsız olamayacağımızı bilmek. Evet, en yakınımız dahi olsa bazen büyüklerimizi mutlu etmek zor olabiliyor gerçekten ama bizim elimizden geleni yapmamız hatta zorlamamız gerek. Her ne kadar büyümüş de olsak onlar hep daha büyük daha tecrübeli kalacak ve şu bir gerçek ve aynı zamanda önemli bir detay ki bizde çok fazla emekleri var. Onlara borcumuzu ödeyemeyiz ama vefa göstererek hem onları mutlu ederiz hem de aynı saygı ve sevgiyi bir gün küçüklerimizden de biz görürüz.
Yani sözün kısası ve hep geldiği yer, Ne ekersek onu biçeriz..

Saygıyla

27 Mart 2015 Cuma

Derdinden utanmak

Durup durup düşünmek .. Bu aralar bu hareketi çok yapıyorum. Çünkü bir takım aksilikler dönemindeyim. Ama o kadar ufak ki bu aksilikler söylemeye bile utanırım yazmaya yazmayacağım..
Ağzımda yara oldum olası çıkar beim. Hatta bazı zamanlar olur ki ve oldu ki bu yaraların sayısını sayamıyordum boğazıma kadar yara doluyordu..şimdilerde bazı yazıları okuyorum da benim ağzımda çıkan hatta bebeğimde ciğer parçamda çıkan ağız yaraları bile önemsiz hem de hiç önemsiz gelir oldu..
Dertlerimize, sıkıntı dediğimize şükür etmek gerektiği, her an 'stop ben burdayım ' 'hey kırmızı ışık Dur! ' der oldu.
Ne mutlu,
Hissediyoruz, kokluyoruz, görüyoruz, sarılıyoruz, öpüyoruz, besliyoruz, yiyoruz içiyoruz..ve daha sayamadığım bir çok şükür sebebi..

Buna rağmen hala istemek dilemek hep var elbette..bu bizlerin en temel ihtiyacı diyebiliriz. Umut etmek hep bir şey hedeflemek onu istemek dilemek hayaller kurmak..
Hayal kuruyorum, bazı şeylerin hayalini kuruyorum, çocuğumun en iyi eğitimleri alabildiğini ve onun başarılı olabildiği günleri hayal ediyorum. Ona sonsuz imkanları istediklerini verebilecek güce sahip olabilmeyi hayal ediyorum. Onu gördükçe gururlanmayı, ona baktıkça her anımda şimdiki gibi şükretmeyi hayal ediyorum..

Hep sağlıklı sevdiklerim ve sevdiğimiz istediğimiz hayatlar..dostlar hayal ediyorum. Dost bulma ne
Zor değil mi? Hiç dost yok bu hayatta hep yalnızız dediğim anda sevildiğimi önemsendiğimi görmek ve sevinç damlaları olsun istiyorum gözlerimde..

Ben bir çiçeğim ve nefes almak su içmek istiyorum kısacası ..
Allahım, sen nefes alamayan su bulamayan çiçeklerin dileklerni dualarını kabul et Yarabbim. Yetinmeyi bilenlerden şükreden kullarından sevdiğin kullarından say bizleri. Günahımız eksiğimiz olursa affet.
Sen el açıp da dua eden tüm iyilerin hayallerini gerçek et..

Sevmek başımız da güzel bela
bak şairi nasıl da sesinden vuruyorlar
bunu sevdiği dışın da kimse bilmiyor
acı bu dünyada popüleritesini yitirmeyen tek şeydir
yani demem o ki azizim
ben popüler şeylerden haz etmem
insanın umutsuzluğu değil
gün gibi güneş gibi umudu olmalı
dert dediğin nedir ki
dünya işi
ALLAH dersin geçer
yar dersin güzelleşir
istediğin kadar ağla üzül ama
gerçeği asla çarpıtma
insan ettikleriyle var olur bunu unutma.
mecburi değilsin diye seviliyorsun
mahkum değilsin diye isteniyorsun
ve aşka bezenmiş sin diye benim seni yor sun
yani demem o ki azizim
sevmek başımız da güzel bela..
şikayet eden yok
isyan eden yok..

Zeynep Beşen




23 Mart 2015 Pazartesi

Bizim nur topu gibi 2 yaş sendromumuz ☺️

Evet .
Bizim de elbette her çocukta olduğu gibi 2 yaş sedromumuz olacaktı . Bundan kaçış yoktu. Ama bunu 'HENUZ ' yaşamamış bazı anneler, buna ben de dahilim,' 2 yaş sendromu diye bir şey yok bu söylenenler doğal çocuk tepkileri' ( bunu ben diyordum)  veya ' bazı anneler çocuklarının her dediklerini yaptıklarından o çocukların 2 yaş sendromu var ' gibi söylemlerde bulunuyorlar.
Hayır.
2 yaş geçiş dönemi ve bunun yarattığı sendromsal , çeşitli derecelerde öfke nöbetleri geçişleri her doğal çocukta görülmeli bence. Görülmemesi abes olur. Benim çocuğumda yok diyen çocuğunuyeterince gözlemlememiştir bence. Umursamıyordur veya.

Ben ne yaptım

Bizim de gece birden bire uyanarak rüyasında gördüğü bir şeyi hem anlatamayıp hem de tutturmalarımız oldu, veya gün içinde herhangi bir saatte geçirdiği anlamsız sinir tutulmaları gibi..
Ben işte o an durdum ve bu anlamsız öfkenin 2 yaş geçiş döneminden kaynaklandığını anladım, bazen öyle canımı sıktı ki sinirimden çaktırmadan ağlayışlarım da oldu.
Bazen kabul edelim benim gibi bazı annneler de çocuklarını sanki 2 yaşında değil de 20 yaşındaymış sanarak ondan gelen inatlaşmaları ve hırçın bazı hareketleri kırıcı görüp alınganlık ettiğimiz oluyordur. O an gözümden bir kaç yaş gelince diyorum ki hay allah ne için ağlıyorum sanki komik diyip içimden kendime kıs kıs gülüyorum. Bunu yaşayıp anlayabildiğim ve kendimi teselli edebildiğim için şanslıyım bence :)
Biz bu tarz durumlarda İzzet le ne yapsak isteğine karşılık veremediğimizi anlayınca onu güvenli olarak kendi haline bırakarak ( ağlar vaziyette ) sabır noktasında başka işlerle uğraştık. Daha sonra onu anladığımızı ifade eden bir iki kelime ile ve davranışla yaklaşmaya çalıştık eğer hazır ise kendisi zaten hemen uyumlu bir şekilde geliyordu hazır değilse yine kendi haline bırakıp Kendi kendimize şarkı söyledik veya başka bişeyle ilgilenip onu görmezden geldik.
Eninde sonunda modu değişiyordu. Bir anda yanımıza gelip ilgi istiyordu ancak daha anlatılabilir şekilde. Onun saniyelik durum değişimlerine uyum sağlıyorduk. Bu onun için ne kadar basitse bizler için biraz zor oluyor tabi. Saniyeler önce kriz ortamı varken birden bire sevgi yumağı ortamına ayak uydurmak epey bir tiyatral beceri gerektirebiliyor biz yetişkinler için :)
Gece tutan öfke nöbetlerinde ise eğer gerçekten yanıt veremediğimizi anlarsak yine onu yanımızda yatağımızda kendi haline bırakıp kısa bir süre bekleyip birden gökyüzündeki yıldızlara veya ay dedeye bakıp bununla ilgili şarkılar vs söylüyorduk. Ve bununla birlikte sevgi dolu bir kaç hitap ile yaklaşıyorduk ki gece mahmutluğunda rn çok ihtiyaç duyduğu şey bu olsa gerek diye düşünüyordum. Çoğu kez onun yerine koyup kendimi ihtiyaç hissetiği şeyi düşünerek yaklaştım.
Ses tonu bence çok önemli. Ortamdaki volum ne olursa olsun sizin volumunuz düşük olsun.
Yönetici admin sizsiniz o değil. Ortamda baskın olmak sesin daha yüksek çıkması veya büyük gövde gösterİsi olmamalıdır. Minimal hareketlere uyum sağlamaları daha kolay oluyor bu yaş çocuklarının. Bunu ona göre düşünüp kendi isteklerinizi ve olması gerekeni bu şekilde anlatmanız kolaylaşır,
Çocuklarımızın her dediği diye bir şey yoktur,
Onların her hareketi aslında bizizdir. Biz neysek çocugumuz da taa genlerine kadar o dur aslında. Onu doğru büyümeye göre yönlendirmek yol göstermek ve sadece gerekli oldugu noktada elini tutmak bence odaklanmayı gerektırır. Bunun ıcın evet cok sey yapmanıza gerek yoktur ancak az bişey de yapamazsınız buna hakkınız yoktur.
Çocuklarımıza her zaman hayır da diyemeyiz evet de. Bu bizim onu doğru yönlendirmemize göre şekil alır. Doğru yönlendirilmiş ve aile içi iletişimde başarıya ulaşmış bir çocuğa zaten çok fazla 'hayır' demenize gerek olmayacaktır :)

Sevgi ile büyüyen çocuklara ve nesillere..

Anneler karışmasanız 😒

Merhaba
Simdiki yazım biraz içimi dökmek için..
Bazı anneler yani benim gözlemdiğim bazıları; çocuklarını yeterince önemsediklerini sanıp aslında onlara zarar veriyorlar bence. Çocuklar özellikle konuşmaları tam başlayıncaya dek ve 5 yaşına kadar neredeyse kendilerini ifade edemediklerinden veya paylaşma vs bilemediklerinden birbirlerinin ellerindeki oyuncaklara vs saldırırlar. Birbirleri ile iletişim yöntemleri bazen konuşarak, ağlayarak ,çığlık veya dokunma şeklindedir. Bunu hepimiz kendi çocuğumuzdan biliyoruz değil mi en azından? Bazı çocuklar sakin bazıları ise daha hareketlidir. Ama elbette bu birİnin diğerinden daha akıllı V smart olduğu anlamına gelmiyor. En azından çocuklarımızın belirli ay döenmlerinde ne tepkiler verebildiklerini biliyor veya henüz gelmemiş belirli ay dönemlerini bilemeyebiliyoruz, bu demek olur ki bizim çocuğumuz da o an tepki almış oldugu çocugun yerinde olabilecektir gelecekte gibi..
Bence çocukların renkli renkli karakterleri ile birbirileri arasındaki iletişimleri sadece izlenmelidir. Müdahele edilmemelidir. Elbette zarar verme durumu söz konusu olduğunda bunu engellemek gerekir. Ama lütfen anneler kendi çocuğunuzu diğer çocuğu zedeleyerek koruma altına almayın. Her anne kendi sadece kendi çocugundan sorumludur. Ama iletişim halindeyken her ikisin de aynı sevecen hislerle yaklaşılmalıdır. Bu çocugunuzun sevgiyi öğrenmesini sağlar. Duygularını olaylar karşısında yönetmeyi öğretir.
Çocuğunuzun elinden oyuncak isteyen başka çocuk olursa mesela ona 'bana bak ben ... Annesiyim eğer onun elinden oyuncağını alırsan sana kızarım !!! ' DEMEYİN
çünkü bu çocuk bir gün sizin çocuğunuz da olabilir ve başka bir annenin bunu sizin çocugunuza demesini kaldıramazsınız bunu biliyorsunuz değil mi ? Bu yaklaşım şekli eğitmez, sadece uzaklaştırır birbirinden. Oysa orada doğru olan paylaşmanın ve birlikteliğin güzelliğini hissettirmektir. Öğretmek bile değil. Çünkü çocukların iletişimleri kendilerine özgüdür. Onların dünyası bizmkinden farklıdır. Ne olur ozaman, o çocuk bu olay karşısında annesinin aldığı tavrı bilinç altına yerleştirir. Doğru karar veremez yalnız oldugunda bunu nasıl yapacağını şaşırır. Paylaşmayı öğrenmesi gecikir. Kendini ifade ederek bir isteğini dile getirmesi güçleşir..

Çocuk sahibi oluruz , evet anne de oluruz ancak doğru ebeveynler olmamız zaman alır. Çocuğunuzdan gelen sinyalleri kaçırmayın. Hatta diğer çocuklardan gelen sinyalleri de. Bunlarda çok mana gizli bence. Onların kendilerine yetemedikleri zamanlarda bir el oluruz bir kucak oluruz ancak onların hayatında bu şekilde var olmalıyız, bütünüyle bizim hayatımızın ve bedenimizin devamı değildir onlar. Onlar yenidir, nesildir, hayattır, doğadır. Doğal davranın. İstemeseniz bile çocuğunuzun iletitişm kurduğu bütün çocukları kendi çocuğunuzdan ayırt etmeyin. Bu şekilde

başarabileceğimizden eminim..

Sevgi ve saygıyla..

19 Mart 2015 Perşembe

anne olduk mu gercekten ?




Annelik nedir ?

Annelik bana göre önce kadınlıktır. Yaradanımızın bize verdiği iç güdü ve iç sesi dinleyerek ilerlemektir. Sevgidir, aşktır, iyiliktir, fedakarlık değildir benliğin kendisidir, sorumluluktur, bilinçtir, zekadır, çok iyi gözlemlemektir, doğru zamanda doğru harekettir, korumaktır, cesarettir, hissetmektir..
Buraya sığmaz annelik. Bunlar bir dk içinde aklıma gelenler sadece..

Biz insanlar dünyaya geliriz ama kendimizi bilmeyiz. Kendimizi bilir bilmez bu eş aramaya doğru
yönlenir. 
Onunla bir yaşam başlar ama ne olacağı bilinmez. Bir gün yeni bir hayat daha katılsın bu birlikteliğe der bebek isteriz. Bebek neden istenir? 
Şirin diye ?
Aileye bir birey katılsın diye ?
Olması gerek diye ?
Annaneler babaneler dedeler ister diye ?
Eş dost yapıyor diye ?
Yaş geçiyor diye ?
Maddi durumu iyi diye ?
Herkes ne der diye ?
Veya kaza ile oldu diye ?
İleride bize baksın diye ?
Mal mülk ona kalsın diye ?

İnsanlar bu yüzden mi nesilleri devam ettirmeye vesile oluyor ? Ne kötü!

O çocuk istenmeli, o bebek istenmeli , o birey istenmeli hem anne hem bana onun gelmesini istemeli.
Ve Allah tan istenmeli önce. 
Onun bebeklik çağının göz açıp kapayıncaya dek geçeceğini ve bir anda bizler gibi yaşama tutunma çabası olan sorunları olan ihtiyaçları  olan bireyler olacağı bilinmeli.
O sadece sevilesi bir bebek ve doğmadan önce planlayıp hayal ettiğimiz bir insan değil, 
Onun Allah tarafından gönderilen  özgür bir insan olduğu unutulmamalı. Biz sadece vesile olduk ona. 
O hayatimıza geliyorsa götüreceklerinden emin ve kabul olmamız gerekir.
Bizim sorumlu olduğumuz ve ödünç geçirdiğimiz ahir yaşantılarımızın bedelini ödemek zorundayız.
Nasıl ki bir hizmet alırken o hizmetten tatmin olup bedelini ödüyoruz bu da aynen öyle, para ile asla ödenmeyecek tek varlık bebek sahibi olmak.
Göze alıp doğuruyorsak onları dünyaya hazırlamamız gerektiği bilincinde olmalıyız. Çocuğa en yakın kişiler tartışmasız anne ve sonra babadır, elbette varlık yokluğa göre bunlar  değişkenlik gösterir ancak tartışmasız bedenınde tasıyan kendini bebekte  cok daha sorumlu hisseder. Bunu kımse yapmıyor bıze , bızım var oluşumuz  bu. Yaradan ın yarattıgı bu.
Anneye ihtiyaç duyar bebek. Her koşulda, beslenme, temizlenme, sevilme, öğrenme, oynama uyuma...ve daha sayamadıklarım. Ben çocugumu dünyaya getırdıkten sonra karar  verdım kendımı ona adamam gerektıgıne. Isımı bıraktım. Suan yuz de yüz onunla ılgılenmeme rağmen  eksıklerım olduguna inanıyorken calısan anneleri asla dusnemıyorum bıle. Sebep bence ne olursa olsun bir bebek kendini asgari düzeyde ifade edene kadar annesiyle olmak zorundadır, bu sadece bebeğin ihtiyaçları bir yana annenın de ihtiyacıdır, hep söylerım. Çocugumun bana verdiği tecrübe ve bırıkımı calısma hayatı bana degıl ıkı senede 10 yılda veremezdı. Ve bana gore degıl 5bın -10 bın maas verseler yıne de onu kazandıgım kadar benı doyurmazdı . Insan yaşantısında  önemli  bazı mıheng tasları vardır. O zamanlarda yaptıgı rutın sorumluluklarına ara vermek durumundadır . Bır erkek nasıl vatanı görevi  ıcın ısını bırakıp ara verıyorsa mesela bır anne de cocugunu bellı bır noktaya getırmek ıcın ara vermelıdır. Cocuk ıcın atılan ılk ıkı sene lık temel 20 sene ugrasılsa yerıne gecemez. 

Anne deyince..
Çalışamayıp bu sorumluluğun bilincinde olmamak da  hem insanın kendisine hem çocuguna ve eşine kötülüktür.
Hakkını vermek gerek. Annelik deyince akla başta saydıklarım gelmeli.
Bunalıp da ara vermek gibi bir düşünce dahi olmamalı. Dünyamıza isteyerek aldığımız ve Allah ın emaneti olan günahsız varlıkları yokmus kabul edip Onlar için yaşantımızı değiştirmemek mantıgıma sıgmıyor. Eger onu 
ıstıyorsan, tatıl de de hastalıkta da kutlamada da her zaman yanında olacağını bilmelisin.  
Olmuyorsa..dusunmelı..
Ortada bir yanlıs varsa hemen düzeltilmeli. 
Uzerıne bir de ' kardes sart ' eklenmemeli !!



Sevgiyle , özveriyle yetişen nesillere..

Resim, Can ın kendini anlatmaktan en çok hoşlandığı ve elektrik aldığı insanlardan bir tanesi Ramazan ( annemlerin apartman görevlisi ) ile sohbet anı.. 18 mart 2015